Türkisch | Deutsch |
---|---|
kaya noun | der Fels [des Felsens/(älter: Felsen); die Felsen]Substantiv der Felsen [des Felsens; die Felsen]Substantiv |
kaya döküntülü kıyı | |
kayak | |
kayak noun | der Schi [des Schis; die Schi, die Schier]Substantiv der Ski [des Skis; die Ski, die Skier]Substantiv |
kayak adjective | schier [schierer; am schiersten]Adjektiv |
kayak asansörü | Skiliftepl |
kayak asansörü noun | der Skilift [des Skilift(e)s; die Skilifte/Skilifts]Substantiv |
kayakçı noun | der Skifahrer [des Skifahrers; die Skifahrer]Substantiv |
kayalı adjective | steinig [steiniger; am steinigsten]Adjektiv |
kayalık | Klippenpl |
kayalık noun | die Klippe [der Klippe; die Klippen]Substantiv |
kayalık adjective | felsigAdjektiv |
arka arkaya | |
kuluçkaya yatmak verb | brüten [brütete; hat gebrütet]Verb |
kırkayak noun | der Tausendfüßler [des Tausendfüßlers; die Tausendfüßler]Substantiv |
kıyıya ya da kayalıklara çarparak kırılmak verb | branden [brandete; hat gebrandet]Verb |
kıyıya yarda kayalıklara çarparak kırılma | |
kıyıya yarda kayalıklara çarparak kırılma noun | die Brandung [der Brandung; die Brandungen]Substantiv |
su kayağı | |
su kayağı noun | der Wasserski [des Wasserskis|Wasserskis; die Wasserski|Wasserskier|—]Substantiv |
yıkayarak temizlemek verb | ausspülen [spülte aus; hat ausgespült]Verb |